Medeniyetler ‘köprü’sü Zeugma’ya Dalsan desteği

İçten Sayın | 7.03.2019

Zeugma, Fırat Nehri’nin üzerinde Mezopotamya’ya geçişi sağlayan, pek çok medeniyet için de köprü-geçit işlevi görmüş önemli bir Hellen ve Roma şehri. Stratejik konumu nedeniyle bir askeri kent modelinde kurulmuş olan şehir, aslında Büyük İskender’in almış olduğu topraklar üzerinde yaşayan, Yunan olmayan ve Yunanca konuşmayan yerel kültürlere, Yunan kültür ve ekonomi modellerini yayma amacını taşıyan “Hellenleştirme” politikalarının bir sonucu olarak inşa ediliyor. Bu oluşum sürecinde en önemli motivasyon yerel halkın yaşadığı küçük yerleşimleri Yunan modeli kent anlayışı içinde birleştirmek. İkinci amaç ise Makedon erkeklerle, yerel halkların soylu ailelerinin kızlarının evlendirilmesi yoluyla Yunan kültürünün yaygınlaşmasını sağlamak... Mezopotamya’nın bereketli topraklarında, adı tarihe kazınmış, yüzyıllar sonra bile anılan, incelenen Zeugma işte bu politikaların bir ürünü olarak vücut bulmuş.

 

Helenistik Agora, Roma Agorası, iki kutsal alan, stadyum, tiyatro, hamam yapısı, Roma lejyoner üssü, Roma lejyonuna ait yönetimsel yapılar, konut alanlarının çoğunluğu, Helenistik ve Roma sur duvarları, Doğu, Güney ve Batı nekropolisi gibi kalıntılardan oluşan Zeugma Antik Kenti’ni, 2005 yılından bu yana burada kazı çalışmalarını yürüten isimle, Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kutalmış Görkay ile konuştuk. Prof.Dr. Görkay, Zeugma Kazı Başkanı. Klasik arkeoloji eğitimi almış. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi olarak çalışmalarını sürdüren Görkay için ömrünü tarihi kazılarda geçirmiş dersek abartmış olmayız. Öğrenciliği döneminden günümüze çalışmaların içinde olan Görkay, ilk olarak Likya bölgesi Aryakan’da kazı çalışmalarına katılıyor. Daha sonra Karya Bölgesinde Afrodisias Antik Kenti’nde uzun yıllar çalışıyor. 1988 yılından 2004 yılına kadar çalışmalarını sürdürüyor. Bunun dışında Çanakkale Alexandra Troas’ta hem kazılarına hem yüzey araştırmalarına katılıyor. İyonya’da Çeşme yakınında Erythrai (Ildır) yüzey araştırmalarına katılıyor ve son olarak da ustalık eseri diyebileceğimiz Zeugma Antik Kent çalışmalarıyla günümüze kadar geliyor.


Kuşku yok ki Zeugma kenti, bölgede antik dönem Hellenistik ve Semitik kültürlerin entegrasyonu ve bütünleşmiş karma kültürlerin doğuşunun anlaşılması açısından muazzam bir tarihi öneme sahip bulunuyor. Bu önemi bize en iyi anlatacak isim olan Prof. Dr. Görkay’a öncelikle Zeugma’nın onu nasıl bulduğunu soruyoruz; “Zeugma beni nasıl buldu... Güzel bir soru!... Kurtarma kazıları sürecinde benim bir katkım yok. Tamamen Gaziantep Müzesi’nin ve onun altında çalışan diğer dünyanın her yerinden gelen grupların hem üniversiteden hem sivil toplum örgütlerinden gelen grupların çalışmaları şeklindeydi. Ben bu süreçte yoktum. Fakat 2002 yılında, 2000 yılında en büyük kazı desteğini sağlayan kurumlardan biri olan Amerika’daki Packard Enstitüsü’nün çalışmaları ile ilgili bir koordinasyon problemi vardı, orada görev aldım temsilci olarak. 2005 yılında artık buranın müze başkanlığında değil diğer Anadolu’daki uzun soluklu projelerde olduğu gibi bir üniversiteden gelen bir hocanın başkanlığında ‘Bakanlar Kurulu Kararlı Kazılar’ diye adlandırdığımız statüde devam edilmesi kararı alındı. O süreçte bakanlık beni uygun gördü. Biz de bu görevi aldık” sözleriyle özetliyor.

Zeugma Antik Kenti’nin dünya gündemine gelme sürecini sorduğumuzda evveliyatının çok öncelere dayandığını görüyoruz. Prof. Dr. Görkay, o süreci şu sözlerle özetliyor: “Zeugma’da en kapsamlı çalışmalardan bir tanesi, ilki diyebilirim, bir doktora çalışması. Zeugma Antik Kenti'nde ilk bilimsel çalışmayı yüzey araştırması biçiminde 1974'te Jörg Wagner yaptı. 1976 yılında konuyla ilgili bir kitap çıkardı. O dönemlerde artık buranın Zeugma olduğu biliniyordu. Bilim dünyası bu kitaptan sonra daha iyi tanımaya başladı. Arkasından Gaziantep Müzesi’nin çalışmaları var. Bunların çoğu kurtarma kazıları şeklindedir. Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından yörede 1992 yılında gerçekleştirilen kazıda, kaçakçıların ulaştığı ancak götüremediği Dionysos ve Ariadne'nin düğünü sahneli taban mozaiği kurtarıldı.


Gaziantep Müzesi kazıları, 1994 ve 1995 yıllarında, su tehdidi nedeniyle hızlandırdı. Bu kazılarla yörede 1955 yılından bu yana yapılan kaçak kazılardan arta kalan eserlerin kurtarılması hedeflendi. Kurtarma kazılarına, 1993 yılında West Avustralya Üniversitesi'nden gelen bir arkeoloji ekibi de katıldı. Zeugma Antik Kenti'nde, 1996-1999 yıllarında, Fransa Nantes Üniversitesi'nden Catherine Abadi Reynal ile Gaziantep Müzesi birlikte kurtarma kazıları gerçekleştirdi. Günümüzde Zeugma Antik Kenti'nin simgesi olan ‘Çingene Kızı’ mozaiğine, bu kazılar sırasında ulaşıldı. Baraj gündeme geldiği zaman çalışmalar hızlandırıldı. Dünyanın her yerinden gelen katılımlarla kurtarma kazıları gerçekleştirildi.


Zeugma Antik Kenti'ndeki kurtarma kazıları, 2000 yılında tamamlandı. Sonraki yıllarda kurtarma kazılarında elde edilen eserlerin restorasyonu ve konservasyonuna ilişkin çalışmalar yürütüldü. Bugün bu bulunan mozaikleri ve buluntuları Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi ve Arkeoloji Müzesi’nde bulabiliyorsunuz.”

 

‘Daha bilmediğimiz birçok eser yurtdışında’

 

Anadolu’da gerçekleşen bir çok tarihi eser kaçakçılığından maalesef Zeugma da payına düşeni alıyor. Anadolu’dan Amerika’ya kaçırılan Zeugma Mozaiği hakkında ilginç bilgiler paylaşıyor Prof.Dr. Görkay. Menil Koleksiyonu’nda buluna iki parçadan söz ederek başlıyor sözlerine ve bilemediğimiz birçok eserin de kayıp olduğunu ekliyor, “Menil Koleksiyonu’nda bulunan iki parça vardı. Bunlar yine Zeugma’da bir evde bulunmuş ve kaçırılmış iki parçaydı. Bir mozaiğe ait iki figür Partenope ve Metiox olarak bildiğimiz. Bunlar 2000 yılında geri getirildi. Zeugma’da gitmiş birçok eser var. Bugün hala nerede olduğu bilinmeyenler var! 1998 yılında, biraz önce bahsettiğim 1992 yılında kazılan Dionysos evine ait figürler çalındı. En son New York’ta olduğu haberi geldi. Şu an nerede bilmiyoruz. Bunun dışında yine Nerit betiminin olduğu bir mozaik kaçırıldı o da bilinmiyor. 1960’lı yıllarda Zeugma ve çevresinde yapılan kaçak kazılar sırasında yurtdışına kaçırıldığı tespit edilen, Amerika’nın Ohia eyaletindeki Bowling Green State Üniversitesi’nde bir konser salonunun girişinde sergilenen parçalar var. Bunların içinde Antakya’dan da kaçırılan mozaikler var. Daha birçok eser, British Museum’da (Londra) Zeugma’dan gittiğini bildiğimiz bir bronzdan yapılmış askeri bir süvari maskı var. Bunun gibi daha bilmediğimiz birçok eserin yurtdışında olduğunu tahmin ettiğimiz eser var maalesef…”

 

‘Kültürel miras bilinci maalesef yok!’


Kazı esnasında karşılaştıkları zorluklardan da bahseden Prof. Dr. Görkay, her kazının kendine has zorlukları olduğunu söylüyor. Birinci derecede Zeugma’da çalışmaları zorlayan kısmının bölgenin taş yapısı olduğunu ifade ediyor ve “Bunlar Fırat formasyonu dediğimiz çok yumuşak kireç taşı, dolayısıyla suya ve doğal şartlarda çok rahat parçalanabilen, ufalanabilen taşlar. Zeugma’nın birçok yapısı da bu taşlardan yapılmış durumda. Bunlar toprak altında iken korunuyor, ama sonrasında hemen parçalanmaya dağılmaya başlıyor. Bunu korumak çok zor… Çatılar olmasaydı her sene ufak ufak eriyor olurdu. Bunun karşısına geçemiyoruz tabii. Ancak günümüzde pahalı çatı sistemleriyle koruyabiliyoruz” sözleriyle malzeme bakımında sıkıntıları ifade ederken en büyük sıkıntının ise “Türkiye’nin genel sorunu olan farklı bakış açısı. Kültürel miras bilinci maalesef yok. Bunlar değer olarak görülüyor ve kısa sürede para kazanma aracı olarak değerlendiriliyor. Son zamanlarda bu çok yoğun bir hal aldı. Bölgede bunun sıkıntısını çekiyoruz” olduğunun altını çiziyor. Diğer bir sıkıntının ise “maddi sorunlar” olduğunu ifade ediyor Prof. Dr. Görkay; “Biz projelerimizi maddi imkânlarımıza göre şekillendiriyoruz. Eldeki şartlarla optimum düzeyde çalışmalarımızı yürütmeye çalışıyoruz” diyor.
Ağırlıklı olarak yaz aylarında çalışabildiklerini ifade ediyor Prof. Dr. Görkay: “Tabii bu akademik takvimin de bize izin verdiği bir aralık oluyor. Yaz aylarında kazı yapılıyor, öncesinde ve sonrasında olmak üzere restorasyon ve konservasyon çalışmalarına devam edebiliyoruz. Bütçeye göre de bu değişebiliyor, minimum 3-4 ay devam ediyor.”

 

‘Zeugma’nın etkileyici birçok yanı var’


“Zeugma’nın görkemi mozaikleri mi?” yönündeki sorumuza içtenlikle cevap veren Prof. Dr. Görkay, meseleyi bilimsel bir çerçeve ile anlatıyor: “Tabii yani görsel olarak tanınırlık açısından Zeugma’ya baktığınız zaman resimleriyle, mozaikleriyle insanları etkiliyor. Tabi biz bilim insanları için çok farklı yönleri de var. Kültürlerin bir araya gelmesi, bizim için önemli. Farklı etnik yapıların bir arada olması, askeri kimliği bizim için çok önemli. Sosyolojik yapısı etkileyici… Elbette mozaikler etkileyici, fakat bulmacanın diğer parçalarını da ortaya koyduğumuzda etkileyici birçok yanının olduğunu söylemek mümkün.”

 

Kazıdan çıkan eserlerin korunması süreci ile ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Görkay, çıkan her şeyi müzeye koyma şanslarının olmadığını belirtiyor. Kazıların gerçekten meşakkatli işler olduğunun altını çizen Görkay, Zeugma’nın geleceği ile ilgili de düşüncelerinin ipuçlarını veriyor: “Hayat sürem içinde Zeugma’da her yeri kazımak, her şeyi ortaya çıkarmak gibi bir düşünce bencillik olur. Çok tehlikeli de bir şey. Her kentin aslında korunması gerekiyor. Ve en iyi koruyan şey toprak… Yani bizim ortaya çıkardığımız şeyleri günümüze kadar koruyan şey toprak. Biz bu toprağı bilgilerine ulaşmak için ayrıştırıyoruz. Bu da bir sorumluluk istiyor. Bize bilgiyi veren, tarihi ipuçlarını veren bu ayrıştırma sonucu ortaya çıkıyor. Bir daha geri dönüşü olmamak üzere bu yapılıyor. Bunun da bir sorumluluğu var. Çok iyi bir dökümasyon yapılması gerekiyor. Dolayısıyla her yeri kazmak her şeyi ortaya çıkarıp müzeye koymak imkânsız bir şey.”


Kazmanın nispeten kolay bir iş olduğunu ifade ederken, ekonomik olarak ortaya çıkarma sürecinin de nispeten mümkün olduğunu, fakat ortaya çıkardıktan sonra gelecek nesillere aktarabilmek, korumayı sürdürebilir hale getirmenin çok pahalı bir süreç olduğunu dile getiriyor. Bunu yapmadığınız zaman ortaya çıkardığınız şeyin yok olmakla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Görkay, “Bundan sonrası için Zeugma’da birkaç roma evini daha açığa çıkarıp üzerini korugan yapıyla kapatıp ziyarete açmayı düşünüyoruz” diyerek Zeugma hakkında gelecek ile ilgili de sınırları ortaya koyuyor.

 

Çingene Kız’ın gözleri


Tabii tüm bu konuşulanların ardından ‘Çingene Kızı’ sormamak olmaz. “Çingene Kız’ı bu kadar eşsiz yapan nedir” diye sorduğumuzda Prof. Dr. Görkay bunu da bilimsel bağlamda yanıtlıyor ve şunları söylüyor: “Aslında bunu herkes kendi açısından değerlendirebilir. Bence en etkileyici yanı gözleri… Gözlerindeki derinlik, bakışı insanı etkiliyor. Tabi bununla meşhur oldu. Aslında Dianysos’un alaylarında bulunan insanları coşturanlardan bir tanesi aslında… Çalışmalar esnasında bir çalışanın ‘Çingene Kız’ benzetmesiyle de adı öyle kalıyor” sözleriyle yorumluyor.


Kazı çalışmalarının işleyişi, öğrencilerin ve diğer çalışanların kazı süreçlerindeki rolü yönündeki sorumuza da Prof. Dr. Görkay, şu detayları anlattı. Bu detaylar aynı zamanda bir kazının işleyişi hakkında da ipuçları veriyor: “Kazı bizim araştırma yöntemlerimizden biridir. Kazı yaparak siz bir şeyi araştırırsınız. Bakarak göremezsiniz. Jeofizik araştırma yaptığınızda altta duvarlar olduğunu görüyorsunuz. Biraz kazdığınız zaman duvarların oradaki seramiklerde tarihleri bulabiliyorsunuz. Bir sürü metot gidiyor. Tabii biz eğitimci olarak kazılarda öğrencilere yer veriyoruz. Öğrenciler burada eğitiliyorlar, kazı tekniklerini öğreniyorlar. Kazıda sorduğumuz soruları öğreniyorlar. Her kazı öncesi ölçüler yapılıyor, koordinatlar belirleniyor. Tabi öncesinde bir sorgu olması gerekiyor, niçin kazıyoruz diye. Soru oluşturma kısımları var tabii. Soruların da yenilik getiren cevaplar olması gerekiyor. Çok farklı disiplinler çalışıyor bu süreçte. Öğrenciler bunun bir yerinde var. Topograflar var. Veri tabanımız var. Kazı sırasındaki görseller, dokümanlar, notlar hem sert kopya olarak hem dijital kopya olarak var. Kapsamlı veri tabanı var oraya da işleniyor. Ve bir sistematik içinde yapılıyor. Çalışanların birçoğu işçilerimiz, artık yılların tecrübesiyle topraktaki tabakalaşmayı takip edebilen yılların deneyimli işçileri bunlar. Öğrenciler bu deneyimli açmaların sorumluluğu altında çalışıyorlar. Bunların yanında uzmanlar var, seramik uzmanı gibi. Jeo arkeoloji ile uğraşan hocalarımız var. Vedat Toprak hoca gibi… Dolayısıyla her konunun bir uzmanı oluyor. Onun etrafında yer alan doktora, master öğrencileri ve onun da altında yer alan normal lisans öğrencileri yer alıyor.”

 

Sorumluluğun ayrı merakın ayrı bir şey olduğunu söyleyen Prof. Dr. Görkay yeni neslin arkeolojiye merakını ise “sebatkarların işi götürdüğü bir alan” olarak ifadelendiriyor. Maddi olarak çok tatmin edici bir yanı olmayan arkeolojiye ilgiyi de “hiç tahmin edemeyeceğiniz insanların işe sarılması” olarak ortaya koyuyor Prof. Dr. Görkay.

 

Zeugma’da mimarinin izleri

Prof. Dr. Görkay, Zeugma’nın mimari yapısını ise şu sözlerle dile getiriyor: “Evler konutlar bizi çok etkiliyor. En iyi korunmuş yapılar da onlar. Showroom dediğimiz, evler duvar freskleri, mozaikleri, buluntular o evde yaşayanların iç dünyasına sokabiliyor. Bu açıdan keyifli çalışılacak alanlar. Konutların ilk yapılarını Helenistik dönemde yapıldıklarını gösteren izler taşıyorlar. Komagene Krallığı hatta Selevkos Krallığına ait kent olarak kurulduğu zaman burada yaşayanların konut tiplerini görebileceğimiz detaylar içeriyorlar. Bunların bazı duvarları var fakat çok değiştirilmiş. Komagene dönemine ait evler var. Ağırlık olarak Roma dönemine baktığımız zaman Roma dönemindeki italik tipteki evlerle burada daha önce var olan Helenistik dönem, yani Yunan kültürü ve Makedon kültürüne ait evlerin biraz böyle bazı özellerinin eklektik bir şekilde yeniden tasarlandığını söylemek mümkün. Avlulu, bir veya iki avluya sahip sadece mimari olarak değil aynı zamanda organizmasının büyük aile kültürü ile yakın bir paralellik kurduğunu görüyoruz. Çok çocuklu ailelerin yaşantısının izlerini görüyoruz. Gençler evlendiği zaman erkekler dışarıdan gelin getiriyor ve aynı evde kalıyorlar. Evler bölünüyor… Akşam ortak yemek yenebiliyor... Miras durumunda bölünebiliyor bu evler, bunun izleri var Zeugma’da... Yani sosyal kısmı da ilgilendiriyor bizleri... Mesela Anadolu’da olmayan ama Romalıların/Latinlerin gelmesiyle onların diniyle birlikte gelenek görenekler de geliyor. Mesela Lalaryum dediğimiz ev tanrılarının bulunduğu Lares ve Genyus dediğimiz heykelciklerin olduğu evler görüyoruz. Yani çok katmanlı yaşantıların yansımalarını görüyoruz evlerde. Grafitiler var.”


Zeugma’ya “Dalsan” Desteği!

 

Dalsan, Zeugma’nın geleceğe taşınması noktasında yenilikçi ürün ve sistemleriyle destek sunarak tarihi projenin önemli bir çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Zeugma Antik Kent kazı çalışmaları için bölgede 14 bin metrekare arazi üzerinde kazı evi ve destek yapıları mimari planlama ve uygulama çalışmaları gerçekleştiriliyor. Söz konusu yapı, Birecik Barajı’nı ve Fırat Nehri’nin oluşturduğu baraj gölünü tepeden gören hakim bir konumda, eski karakol yapılarını da içine alacak şekilde düzenleniyor. Belkıs-Zeugma Arkeolojik Kazıları Destek Yerleşkesi proje müellifi ve mimari danışmanlık görevini Mimar Sercan Ünal yürütüyor. Kazı evi yerleşkesinin çok fonksiyonlu ve katmanlı olarak, antik kent kazılarının tüm destek hizmetlerini içine alacak şekilde planlandığını söylüyor Ünal ve: “Kazı evi alanı bir tür arkeopark ve arkeolojik eğitim ve çalışma alanı olarak da kullanılabilecek. Bölgenin kalkınmasında Zeugma Antik Kenti ile beraber bir dinamo görevi üstlenecektir. Planlama ve uygulama eski karakol yapılarının yeni fonksiyonlarına hizmet ederek düzenlenmesi ve yeni yapıların inşa edilmesi şeklinde iki katmanlı olarak yapılmaktadır” bilgisini paylaşıyor.


Problem “Dalsan” ile aşıldı

İki farklı planlama ve inşa süreci, ortak bir mimari dil yakalama konusunda bazı problemlerin ortaya çıktığını kaydediyor Ünal ve bu sorunun Dalsan üretimi yapı malzemeleri ve sistemleri ile aşıldığına dikkat çekiyor. Ünal, Dalsan’ın projede önemli bir çözüm ortağı olduğuna vurgu yapıyor ve ekliyor: “Gerek eski yapıların onarım ve yeniden işlevlendirilmesinde, gerekse yeni yapıların planlanmasında Dalsan iç-dış kuru duvar sistemleri, çatı sistemleri ve teknik harçlarını kullandık. Dalsan, bu alandaki tüm çalışmalara bedelsiz olarak katkı sağlamaktadır. Dalsan, Zeugma Antik Kenti Kazı Evi Yerleşkesi’nde yapı malzemeleri ve teknik danışmanlık ile çok önemli bir katkı sunmaktadır.”

 

 

 

 

 

test