77 yıldır Türkiye’ye ‘iyi mimar’ kazandırıyor

Nihat Çelik | 3.05.2019

Dört yıllık lisans eğitiminin temellerinin 1942 yılında atıldığı Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mimarlık Fakültesi, yetiştirdiği/mezun ettiği 7000'den fazla mimar ile ülkemize mesleki açıdan katkıda bulunuyor. YTÜ eğitim geleneğiyle ulusal ve uluslararası düzeyde nitelikli ve geleceğe yönelik eğitim sunarak, öğrencilerinin araştıran, keşfederek öğrenmeye çalışan, çok yönlü, düşünsel esnekliğe sahip, aydın bir birey olarak gelişmelerini amaçlıyor. Bina Bilgisi, Yapı Bilgisi, Mimarlık Tarihi ve Restorasyon olmak üzere dört Anabilim Dalı’nda  görevli 103 kişilik öğretim kadrosu ile lisans ve lisansüstü (yüksek lisans ve doktora) eğitimi verilen kurumda; ayrıca YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Mimarlık Anabilim Dalı altında sekiz lisansüstü program bulunuyor.  

Bölümlerinde hali hazırda bin 358 lisans, 731 yüksek lisans ve 220 doktora öğrencisinin öğrenim gördüğünü belirten Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İrem Yaylalı Gençer, Mimarlık Bölümü’nün 2013-2014 eğitim öğretim yılında mevcut lisans programına ek olarak 40 kişilik kontenjana sahip yüzde 100 İngilizce Mimarlık Programında eğitime başladığını ve bu bölümün halen 240 öğrencisi bulunduğunu kaydediyor. 

Kurulduğundan bu yana dünya üniversiteleri ile ortak çalışmalarda bulunan Mimarlık Bölümü, AB Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi içinde yer alan “Hayat Boyu Öğrenme Programı (LLP; Lifelong Learning Program)” ERASMUS Programı ile Avrupa Birliği (AB) yükseköğretim alanındaki işbirliğini sürdürmektedir. 2005 yılından bu yana bölümün 260 öğrencisi ERASMUS öğrenci değişimi programına katılmış; ayrıca ulusal ölçekte köklü ve yerleşik bir yükseköğretim kurumu olmanın sorumluluğu ile ulusal öğrenci değişim programı FARABİ programında da öğrencilere destek veriyor. Bölüm, Türkiye’de ve yurtdışında eğitim veren yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurumları arasında öğrenci ve öğretim elemanı değişimini gerçekleştirmeyi amaçlayan MEVLANA Değişim Programında da çalışmalarını sürdürüyor. 

2017-2018 yılları içerisinde Mimarlık Bölümü’nün 51 öğrencisinin çeşitli yarışmalarda 75 ödül alarak büyük bir başarıya imza attıklarını da belirtmiş olalım. YTÜ Mimarlık Bölüm Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Gökçe Tuna Taygun  ve Doç. Dr. İrem Yaylalı Gençer bölümlerinin hedefini; öğrencilere, vizyonu ve misyonu doğrultusunda oluşturulan öğretim planının yanı sıra düzenlenen seminer, sempozyum, kongre, sergi, atölye, yarışma vb. etkinliklerle, hem mesleki hem de sosyal ve kültürel açıdan kendilerini yetiştirme ve geliştirmeye yönelik ulusal ve uluslararası ölçekte çeşitli olanaklar sağlayarak, ‘iyi’ mimarlar yetiştirmek olarak ifade ediyorlar…

Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?

G.T.T.: 1995 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans ve doktoramı da burada yaptım. Mimari Tasarım, Yapı Elemanları, Yapıda Yaşam Döngüsü derslerini veriyorum.  Çevre dostu yapı malzemeleri ve ürünleri; yapı tasarımına yönelik çalışmalar yapıyorum. 2017’den beri de idari görevim olan Bölüm Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyorum. Yaptığım işi, okulumu çok sevdiğimi belirtmek isterim. Öğrenciliğim dahil 28 yıldır bu çatının altında olmaktan büyük bir keyif alıyorum.  

İ.Y.G.: 2004 İTÜ Mimarlık Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans ve doktoramı da İTÜ’de tamamladım. 2011 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde akademik kariyerime başladım. Alanım restorasyon, koruma alanında lisansüstü eğitimi aldım. Özellikle kentsel koruma, 19. yy kentleri, kentsel dönüşüm, geleneksel mimari gibi konularda çalışmalarımı sürdürüyorum. Yapı Çözümlemesi, Mimari Tasarım, Kültürel Mirası Koruma Alanında Güncel Yaklaşımlar ve Koruma Restorasyon gibi dersler veriyorum. 

Çok özel bir kampüsünüz var. Yaptığınız işe çok yakışan bir yapı ve ortamınız olduğunu ifade etmek isterim. Neler söylersiniz?

İ.Y.G.: Aslında burayı özel kılan Yıldız Sarayı’nın bir parçası olması. Damatlar/Şehzadeler Dairesi diye de bilinen, saray erkanının oturduğu; dört tane köşkten oluşuyor şu an bulunduğumuz yapı. 1930’larda anıtsal yapıların kamuya tahsis edilmeye başlanması sonucu, burası da mimarlık okulu kurulmak üzere eğitime tahsis ediliyor. 1937’de Teknik Okul’un Yıldız’a taşınması ile bu yapıda da onarıma gidiliyor. Türkiye’nin önde gelen mimarlarından Prof. Emin Onat’ın hazırlamış olduğu proje doğrultusunda, 1939 yılında yapının dış duvarları ve konturu korunmuş iç kısmındaki dört ayrı bölüm kaldırılmış, bir orta koridora açılan derslikler ve atölyelerden oluşan bir şemanın uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Özgün yapının dış duvarları korunarak betonarme döşemeler ekleniyor. 1942 yılında hizmete giriyor. Tarihi bir yapıda mimarlık öğretiyoruz, bu açıdan da farklı bir anlamı var binamızın.    

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nün Türkiye'nin mimarlık alanındaki yeri nedir?

İ.Y.G.: Bunu hem ulusal hem de uluslararası alanda tanımlamak mümkün. Ülkemiz açısından baktığımızda mezunlarımız gerek uygulama sektöründe gerek proje tasarım sektöründe; yarışmalarda, büyük yapıların inşasında, konut projelerinde vs. bulunuyorlar ve önemli işlere imza atıyorlar. Türkiye’nin mimarlık üretimine ciddi katkı veriyoruz. Devlet okullarının ilk 5’inin üçüncü  sırasında yer alıyoruz. Yüzde yüz İngilizce bölümümüz çok yüksek puanlarla öğrenci alıyor; ciddi bir potansiyelimiz var. 

G.T.T.: Lisans eğitimindeki başarılarımızın bir sonucu olarak tasarım alanında çok aranan mezunlar veriyoruz. Ayrıca lisansüstü çalışmalarımızda da tasarım, yapı fiziği ve restorasyon bölümlerinde de çok başarılı uzmanlar yetiştiriyoruz. Bu kişilerin sektör içerisinde aldığı yerler açısından, sektörün geri bildirimine baktığımızda bu nitelikteki yetişmiş mimarların değerinden bahsediliyor. ICOMOS ve UNESCO gibi çeşitli uluslararası toplum örgütlerinde görev yapan hocalarımız da var. Çeşitli etkinlikler düzenliyoruz, atölye çalışmalarımız var yurtdışından okullarla. Hem bilimsel çalışmalar alanında, hem de mezunlarımızın sektördeki etkinliği bakımından aktif ve belirleyici bir konumumuz var.   

Diğer mimarlık bölümlerinden temel farklılıklarınız var tabii, nelerdir bunlar?

G.T.T.: Bence tasarım ve uygulamaların bir arada olduğu dünya standartlarında eğitim veren bir kurum olmamız temel farklarımızdan biri. Etiketleme üzerinden gitmeyelim ama sektörde konuşulduğunda güçlü yanımız tasarım ve uygulama bilgisinin, projelendirme aşamalarının; yani hem yaratıcı güce hem de bunu uygulamaya yönelik bilgiye sahip mimarlar mezun ediyor olmamız…  

Diğer tasarım disiplinlerinden farkı olarak mimarlık eğitimindeki temel kaygıları nasıl ortaya koyarsınız?

İ.Y.G.: Öncelikle insan odaklı olması, uygulanabilir olması, en çok kaygı duyduğumuz konulardan bir tanesi. 

G.T.T.: Uygulanabilir olması denilince; gerçekten zihinlerinde yarattıkları o sınırsız düşüncenin uygulanabilirliği üzerine öğrencilerin projeler hazırlamasına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu anlamda onlara yol açıcı olmaya gayret gösteriyoruz. Öğrencilerimizin yarışmalarda çokça ödül almalarının da bu özelliğimizden kaynaklandığını söylemek gerekir. Bir diğeri de informal eğitime destek veriyor olmamız. Bölümümüz ve fakültemiz bu tür çalışmalara da bolca destek veriyor ve öğrencilerin çalışmalarını destekliyor. Dört duvar arasında aldığı sadece teorik bilginin değil, hayatın içinde farklı alanlarda deneyimlediği bilginin de değerli olduğunu düşünüyoruz. Öğrencilerimizi de sürekli bu ortamla yüzleştirmeye, teşvik etmeye çalışıyoruz. 

Sizler eğitim verenler olarak mimari, estetik kaygılarla eğitim verirken; diğer yandan baktığımızda ülkemizde ‘inşaat yığınları’ dışında; özgün projeler pek ortaya çıkmıyor, bunu neye bağlamak lazım?

G.T.T.: Maalesef bu bizi de düşündürüyor. Hatta diğer eğitim organizasyonları içinde bulunan meslektaşlarımız da bu kaygıları taşıyorlardır.  Biz burada tüm bu olumsuz durumlara rağmen, hedeflediğimiz gibi onlara mimarlığı, etik ile işleyişin nasıl olması gerektiğini anlatarak eğitim veriyoruz. Daha sonra sistemin bir şekilde bu yaşananları ortaya çıkardığını, bu düşünce ile yetişen insanları kendi içinde erittiğini görüyoruz.   

İ.Y.G.: Biz yine de yılmadan, ödün vermeden olması gerekeni öğretmeye, doğru olanı teşvik etmeye, doğa insan ilişkisini iyi bir şekilde ortaya koymaya ve bunun nasıl olması gerektiği konusunda bilimsel olanı anlatmaya devam edeceğiz. Eğitim niteliğimizden asla taviz vermeden, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 

YTÜ Mimarlık eğitiminin olmazsa olmazı nedir? 

İ.Y.G.: Olmazsa olmazımız insan ve doğa. Doğaya verilen önem ve insanın merkezde olması, sürdürebilirlik ve dört ana bilim dalında da ayağı yere basan bir eğitim düzeyine sahip olması. Ders dengesine baktığınızda da bu dört ana bilim dalının tasarım ve uygulama alanındaki dengesini görüyorsunuz. Sadece tasarım ağırlıklı değil, sadece yapı ağırlıklı değil. Dördünün de güzel bir şekilde dengelenmesi söz konusu. Artı diğer bölümlerden farklı olarak, seçmeli ders zenginliğinin olması. Geniş yelpazede seçenekler sunuluyor ve gelen öğrenci kendini bu alanlarda da ekstra bilgiyle donatabilme olanağı yakalıyor. Yan dal yapacak kadar seçmeli ders seçeneğine sahip diyebiliriz. Bunu sunabilmek de bence bizim önemli bir farklılığımız.

G.T.T.: Olmazsa olmamız tasarımla uygulamanın bir arada olması; yaratıcı gücü ve ifade biçimini geliştirecek bütün bu tasarım yolculuğunu ön araştırmadan, ön tasarı, uygulama tasarı, ayrıntı tasarı gibi her aşamada düşünme pratiğini elde edecek , sunabilecek bilgiyi vermeye çalışıyoruz.  

YTÜ mimarlık eğitiminde teori ile pratik nasıl formüle ediliyor? Teori ile pratiği destekleyecek ne tür enstrümanlar kullanıyorsunuz? 

G.T.T.: Teori ile pratiği destekleyen uygulamalı derslerimiz var. Bir matematiksel dengenin içerisinde mimari tasarım dersinde her dönem, mimari ile pratiği tasarım ve uygulamayı buluşturan farklı aşamaları hedeflemiş projelerimiz var. Bunlarla desteklemeye çalışıyoruz. Sektörle buluşmayı uygulamalı derslerde; sektörde alanlarında öncü nitelikli çalışmalar yapan, öğrencileri destekleyen kurumlar ile işbirliği içinde çalışmalar ile gerçekleştiriyoruz. İnformal bilgi seminerlerle, atölye çalışmalarıyla, fabrika gezileriyle, hatta burada öğrencilerimizin kendi çabalarıyla yaptıkları çalışmalara verdiğimiz maddi ve manevi destekler ile sunuluyor. 

İ.Y.G.: Atölye çalışmalarında gelip burada çatı kurulumunu gösteriyor firmalar. Öğrencilerimiz bire bir bunu deneyimleyebiliyor. Firmaların ürünlerini gösterip daha sonra öğrencilerin de bu uygulamalarda yer alması gibi birçok çalışma gerçekleşiyor. Hem malzemenin kurulumunu görüp hem de bunu kendileri de yaparak pratiğini de gerçekleştirdikleri çalışmalar sıkça ortaya konuyor. 

'Yapı malzemesi' mimarlık eğitiminde nerede duruyor? Mimarlık öğrencileri ile yapı malzemesi alanı birbiriyle yeterli iletişimi kurabiliyor mu? Daha verimli bir süreç için neler yapılabilir?

G.T.T.: Mimarlık eğitiminde malzeme bilgisi gerçekten çok önemli. Öğrenciye de eğitim süresince hem doğrudan malzeme dersinin içerisinde hem de yapı elemanları ve proje derslerinde bunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü malzemenin neler yapabileceğini bilmezsek, tasarım gücümüz zayıf kalır. Yapı Malzemesi dersinde malzemelere yönelik görsel, fiziksel, kimyasal vb. özellikleri ve etkilerine yönelik teknik bilgiler verilirken bir yandan da tasarlanmış ve uygulanmış bir yapının malzemelerinin analizi üzerinden de çalışmalar yapılıyor. Yanlış bilinen doğruları ortaya koyarak tasarım sınırlarını zorlayacak çalışmaların ortaya çıkmasında yol gösterici olmaya çalışıyoruz. Bir anlamda ezberi bozmak olarak da bunu ifade etmek mümkün. Yapı malzemesinin gündemini takip etmek ve güncel gelişmeleri bilmek tabii ki önem kazanıyor. Bizler de sürekli kendimizi güncellemeye çalışıyoruz, öğrencilerimize de bunu vermeye gayret gösteriyoruz. Öğrencilerin de sadece bizim anlattıklarımızla yetinmemelerini de her fırsatta ifade etme gereği duyuyoruz. 

Aslında yeni ürünlerin, nasıl ki ilaç mümessilleri yeni çıkan bir ilacı doktorlara tanıtmak için gidiyorlarsa, üreticilerin de bu malzemeleri gelip sizlere, üretici tarafından ilgili bölümlerdeki öğrencilere tanıtmaları gerekiyor sanırım…

G.T.T.: Biz talep ettiğimizde açıkçası reddedilmiyoruz.  Sonuçta Türkiye’nin önemli kurumlarından bir tanesiyiz. Büyük, küçük birçok firma bu konuda üstüne düşeni yerine getirmeye çalışıyor. Bu bilişim çağında, sosyal medyanın da gücü ile firmalardan ürünlerini öğrencilerle buluşturmak yönünde çokça teklifler de alıyoruz. Fakültemizde; farklı malzeme ve yapı ürünlerine yönelik firmaların örneklerini sundukları, yapı malzemeleri ve ürünlerine yönelik katalogların ve kaynakların yer aldığı Alaattin Yener Yapı Ürünleri Merkezi’miz var. Burada bu ürünleri ve uygulama örneklerini öğrencilerimize bire bir gösterebiliyoruz. Öğrenci sayımızın artması nedeniyle biraz daha zorlaşsa da Yapı Fuarı gibi yapı malzeme ve ürün üreticileri ile mimar/mimarlık öğrencisini buluşturan fuarlara katılım göstermeye çalışıyoruz. 

Bizim aracılığımızla üreticilere bir mesajınız olacak mı?

G.T.T.: Kurumsal olarak kurulan ilişkilerde pek bir sorun olmuyor ve geri dönüşler sağlanabiliyor. Belki öğrencilerin bire bir başvurularında firmalar daha çok duyarlılık gösterebilirler. Çünkü bireysel çaba gösteren öğrencilerimizin bu bakımdan geri çevrildiklerini biliyoruz ve istediklerini gerçekleştiremediklerini görüp üzülüyoruz. Lisansüstü öğrencilerimizin yaptığı araştırmalarda firmaların yaklaşımlarının pek de ‘iyiliksever’ bir yaklaşım olmadığını görüyoruz. Sonuç itibariyle bu araştırmalar, bu çalışmalar sektör için, bilim için ve gelecekte sektöre kazandırılacak bilginin ortaya çıkması için gereken çalışmalar. Bu konuda firmalarımızın daha kucaklayıcı ve duyarlı olması; bu çalışmaların sağlıklı veriler ortaya koyması bakımından önemli. Belki firmalarımızdan böyle bir olumlu yaklaşım göstermelerini isteyebiliriz, öğrencilerimizden aldığım geri bildirimlerden yola çıkarak söylüyorum bunu…

test